Kur’an’da nazar için en çok okunan Felak ve Nas sureleri, sırasıyla 113 ve 114. sureler olup toplamda 5 ve 6. ayetlerle son bulur. “Nazar” kelimesinin numerolojik değeri de 6’dır. İşte bu bileklik, tam da bu ilahi düzene uyumlu şekilde 6 taş ile örülmüştür.
Bilekliğin merkezinde yer alan Vav harfi, insanın yaratılıştaki secde hâlini temsil eder. Bu, teslimiyetin, tevazuun ve ilahi korumanın sembolüdür. Yanında bulunan Fatma Ana Eli (Hamsa) sembolü ise Orta Doğu’dan gelen kadim bir koruma işaretidir – beş parmağın her biri, nazara karşı birer perde gibidir.
Ve işte tam da bu yüzden adını Mihr-i Nazar koydum.
Çünkü bu bileklik, sadece taşlardan değil;
dua, bilgi, sembol ve inançla örülmüş bir enerji zırhıdır.
Mihr-i Nazar, güçlü bir nazar kalkanıdır.
İçeriğindeki doğal taşlar – Lapis Lazuli, Akik, Obsidyen, Kyanit, Turmalin ve Kristal Kuvars – enerjisel bedeni dışarıdan gelen kem bakışlara, kıskançlığa, gizli hasetlere ve bilinçsizce yöneltilen düşük frekanslı alanlara karşı korur. Özellikle negatif titreşimleri emen, aurayı güçlendiren ve ruhsal dengeyi sağlayan taşlardan oluşturulmuştur.
Sık sık göz önündeyseniz,
Üzerinize gereksiz dikkat çekiyorsanız,
Üretkenliğiniz durduk yere engelleniyor ya da enerjiniz düşüyorsa,
Çocuğunuz, işiniz, sağlığınız veya ilişkinizle ilgili nazardan şüpheleniyorsanız...
İŞTE BİLEKLİĞİN HİKAYESİ;
Bir zamanlar,
gökyüzü maviye büründüğünde,
Gılgamış bir parıltı arardı taşlarda,
Tanrıçalar Lapis giyerdi saçlarına…
Meryem Ana’nın pelerininde saklıydı o mavi:
Göz değmesin diye dualar gibi örülmüştü ilmek ilmek.
Ve sonra…
İlk kardeşin ilk kıskançlığı indi toprağa.
Kabil, Habil’i vurdu.
O günden sonra "nazar" vardı artık.
Zehirli bir bakış gibi,
niyetsiz bir ağızdan çıkan kelime gibi…
Gizli bir düşman gibiydi bazen en yakın olan.
Kur’an'da Felak’ta uyarıldık:
“Ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah’a sığınırım.” (Felak 5)
İşte o an, taşlar konuştu:
Yeryüzünün şahitleri...
Koruyucular...
Akik geldi önce,
Hz. Muhammed’in mührü gibi…
Yüzüğünde taşıdığı, sabrı öğreten taştı.
Kudüs’ün topraklarında yankılanan bir selam gibi.
Lapis, Babil’in dualarında doğdu.
İnanna yeraltına inerken boynundaydı.
Mavi, sadece renk değil,
gökyüzüne uzanan bir şifa yeminidir.
Obsidyen, volkanın gözyaşı…
Karanlıkları emer, gölgeyi aydınlatır.
İçinde sakladığın tüm nazar izlerini emer.
Turmalin, kara bir kalkan gibi...
Seni senden bile saklayan.
Çocukların ayak bileğinde,
annelerin duasında,
gizli bir mühür gibi.
Kyanit, kelimeleri düzene sokar.
Nazarla bozulmuş enerji akışını onarır.
"Ben kimim?" sorusuna cevaptır o.
Kendi özüne akan mavi bir ırmaktır.
Kristal Kuvars,
Allah’ın nuruna benzer berraklıkta…
Tüm taşların sesini duyar,
onları hizaya sokar,
koruma zincirini mühürler.
Ve Vav harfi…
İnsanın rahimdeki ilk hali…
Teslimiyetin sembolü,
Eğilip secdeye varan her kulun
fıtrî duruşu.
Fatma Ana Eli,
kadim halkların annesinden miras.
Beşi bir yerde değil artık,
beşi her yerde;
nazarın geldiği her yönden koruyan.
Bir hikâye.
Bir dua.
Bir zırh.
Görünmeyeni gören,
söylenmeyeni duyanlar için…